Zamanımızın en kıymetli şeyinin bilgi olduğu söyleniyor. İnternet de bilgiye ulaşmanın ve paylaşmanın en önemli aracı haline geldi. Peki ya nasıl bir bilgi? Özel hayatımıza dair bilgileri paylaşmak ne kadar doğru? Hem ne kadar doğru bilgiler paylaşıyoruz ki? Neden beğenilmek istiyoruz? …vs. Bu konuda sorular çoğaltılabilir.
Psikolog Begüm Kaplan, konu ile ilgili sosyal medyada insan psikolojisini, daha fazla beğenilme isteğinin altında yatan nedenleri Şık Hayat okuyucularına anlattı.
Günümüzün kaçınılmaz trendi sosyal medyayı takip etmek, olmazsa olmazlardan. Akıllı telefonlar sayesinde sosyal medya da her an yanımızda, cebimizde.Toplu taşıma araçlarına bindiğinizde çoğunluk telefonuyla hipnotize olmuş gibi.Ne oluyor da bu bağımlılıktan insanlar kurtulamıyor?
Akıllı telefonların ve sosyal medyanın çıkış amacı, daha kısa sürede yeni bilgiyi herkesle paylaşmak. Çünkü globelleşen dünyada en değerli şey bilgi ve zaman…
Günümüzde sosyal medya, hızlı haber ve bilgi alış verişi, reklam, satış pazarlama, manzara resimleri, kişisel albüm ve özlü sözlerin kullanıldığı hızlı iletişim yoludur. Her şeyde olduğu gibi yeteri kadar ve amacına uygun olarak kullanılmasının insana hem sosyalleşmesi açısından hem de olanlardan haberdar olması açısından faydası vardır. Bu nesilde yaşayan insanlar da buna ayak uyduruyor.
Bazı insanlar amacına uygun olarak yeteri kadar bağımlı olmadan sosyal medyayı kullanırken, bazıları hiç kullanmazken, bazılarının da aşırı olarak orada bulunma, paylaşma ve gözükme isteği neden var? Kendini ne oluyor da durduramıyor? En güzel poz, en güzel mekanlar, en trend her şey. En, en, en… Ya da diğer bir deyişle BEN, BEN, BEN de diyebiliriz. Peki paylaşılan resimlerin, mutluluk pozlarının, mutlu aile tablolarının, işaretlenen mekanların kaçı doğru? Bir kişi sürekli Twitter, Facebook, Instagram, Vine, Pinterest hesaplarında ne yaptığıyla ilgili paylaşım ve özellikle özçekimini koyuyor, sonrasında kaç beğeni aldığı ve almadığıyla kendini meşgul ediyorsa, o kişinin bundan kazanımı nedir? Neden internet fenomeni olmak bu kişiler için bu kadar anlamlıdır ve içselleştirilmiştir?
İstediği beğeniyi alamadığında üzülen hatta depresyona girenler bile var. Psikoterapi seanslarında gerçek hayatının farklı, sosyal medyada gösterdiğinin farklı olduğunu ve bundan duyduğu kaygıyla seanslara gelen danışanlar var.
Burada temel soru, o kişinin fenomen olmaya neden bu kadar ihtiyaç duyduğu ve beklentisi olmadığında kendini neden bu kadar üzdüğüdür. Her insanın ailesinden, sevdiklerinden ve sosyal çevresinden yeterince övgü, beğeni alması kişiyi hayata motive edicibir durumdur. Ama kişinin özgüveni tamsa başkalarından onay almadığında kendi iç dünyasında bir boşluk , değersizlik hissetmez. Takdir, övgü ve yüreklendirme kuşkusuz hayatın lezzetlerindendir. Ancak bu tip fenomen hırsı olanların iç dünyasındaki boşluğa, yetersizliğe, değersizliğe geçici merhem olmaktadır.
Bu tip kişilerin çocukluk hikayelerine bakıldığında, anneleri ya da bakım veren kişi tarafından aşırı yüceltme ve büyüklenmeci duygularla beslenmiş özbenlik görmekteyiz. Maalesef anne farkında olmadan çocuğun kendi potansiyelini ortaya çıkartabilmesine, gerçek kendiliğe, kimliğine ulaşabilmesine ket vurmaktadır. Çocuğun sahip olduğu potansiyelden daha fazla değer yükleyerek, dış dünyayladüş kırıklıklarıyla tanışmasına bir nevi set çeker.
Bir diğer hikaye de, çocuklukta yaşanılan değersizlikler, saldırılar, küçümsenme deneyimleridir.Kişi çocukluğunu bu tanımlarla ifade etmektedir.Her iki hikayenin de vardığı sonuç aynıdır.Kişi kendi mükemmel dünyasında, sahte yani annesinin, babasının, çevresinin, toplumun ona değer biçtiği hayatıyaşamaktadır.Kişi adeta bir fanus içerisindedir.Fanusu kırılırsa kendisini çok değersiz, küçük ve aşağılanmış hissedeceğinden, fanusu kırılmasın gerçek dünyayla tanışmasın diye, sürekli ilgiyi, beğeniyi, takdiri kendine çekmek ister.Bundan da beslenir.Çünkü gerçek dünya acıdır ve beklediği ilgiyi göremezse bunu kaldıramaz.Kişi şişirilmece değerlerle yetiştirildiğinden, dış dünyayı tanıma fırsatı verilmediğinden depresyona girebilir, saldırganlaşabilir, karşısındaki kişiye değersizleştirici şekilde davranabilir.Bunların hepsi savunmadır.
Eğer sizde de bu aygıtları kullanmak bağımlılık derecesine ulaştıysa ve sürekli sanal ortamda gözükme çabanız varsa, kendi değerinizi hissedebilmeniz için başkalarının onayına, sevgisine değil, kendi iç dünyanıza dönüp kendinizle kavuşma gayreti içerisinde olmanızı salık veririm.
Öncelikle hangi sıklıkta girdiğinizi, paylaşımlarınızın sayısını ve içeriklerine göz atarak kendi farkındalığınızı oluşturabilirsiniz.Sonrasında kendinizde belirleyeceğiniz sınırlamalarla sosyal medyaya giriş çıkışları azaltarak, belirli aralıklarla girerek, paylaşımınız beğeni almadığınızda duygularınızı tanımlayarak kendinizi keşfe çıkabilirsiniz.Baktınız altından kalkamıyor ve bu sizin canınızı acıtıyorsa psikoterapiyle sorunun kaynağına terapistinizle inebilir, özgüveninizi geliştirebilirsiniz.Hayata daha sağlam adımlarla, kendi farkındalığını eline almış biri olarak devam edebilirsiniz.
Kendiliğinizi yaşadığınız nice günleriniz olsun.
hayat.sozcu.com.tr/sosyal-medya-fenomeni-24447/